Brüksel’de Mezopotamya ve Anadolu halklari, inanç gruplari ve demokrasi güçlerinin bir araya gelerek iki gün boyunca yürüttügü tartisma ve öneriler ardindan olusturulan sonuç bildirgesi delegelerin oyuna sunuldu.
Oylamada kabul edilen 16 maddelik sonuç bildirgesinde, demokratik çözüm süreci çerçevesinde ikinci asamanin vakit kaybetmeden baslatilmasi için, AKP hükümeti ve TBMM sorumluluklarini yerine getirmeye çagrildi. Bildirgede AKP hükümetini komsu ülkelere yönelik müdahaleci ve tehditkâr politikalara son vermesi istenirken, Avrupa devletlerine de Türk devletine sundugu askeri ve istihbarat destegine son vermesi, silah satislarini derhal durdurmasi çagrisi yapildi. Konferans sonuç bildirgesinde Türkiye’ye Ermeni, Asuri-Süryani, Ezidi ve Dersim Soykirimlari, Maras, Çorum, Sivas, Gazi ve Roboski basta olmak üzere tüm katliamlarla, faili meçhul cinayetlerle, kayiplarla ve soykirimlarla yüzlesme çagrisi yapildi.
Baris, demokrasi ve emekten yana her kisi ve kurumun ortaklasmaya davet edildigi bildirgede, “Onurlu ve adil bir baris için görevlerimizi üstlendigimizi halklarimiza ve kamuoyuna ilân ederiz” denildi.
Sonuç bildirgesi:
Biz, Avrupa’da yasayan Anadolu ve Mezopotamya’dan gelmis Arap, Asuri-Süryani-Keldani, Çerkez, Ermeni, Kürt, Laz, Roman, Rum, Türk gibi kadim kimliklerden ve Alevi, Ezîdî, Sünni, Hiristiyan, Müslüman, Yahudi gibi inanç gruplarindan ve inanmayan göçmen ve mülteci kadin, erkek ve LGBT kurumlari ve bireyleri baslatilmis olan müzakere sürecine müdahil olmak ve halklarimizin demokratik ve barisçil geleceginin sekillendirilmesine katkida bulunmak amaciyla 29 – 30 Haziran 2013 tarihlerinde Brüksel’de bir araya geldik.
Konferansimiz, Ankara ve Amed Konferanslarindan sonra ve tam da Gezi Parki direnisi çerçevesinde Türkiye’de halklarin otoriter yönetime karsi, demokratik hak ve özgürlükler için ayaga kalktigi bir dönemde gerçeklestirilmektedir. Türkiye’den baslayarak, Ortadogu’da radikal bir degisimi yaratabilecek bir süreçten geçtigimiz bu dönemde, halklarimizin ortaklasabilecegini gösteren bu direnisi selamliyor, direnisin ortaya çikarttigi kolektif enerjinin baris ve demokratiklesme sürecinin toplumsallasmasina katkida bulunacagina inaniyoruz. Lice’de gerçeklesen katliama karsi ‘’Taksim Lice’ye Sahip Çikiyor’’ siariyla gösterilen sahiplenme bize umut veriyor, katillerden hesap sorulmasini, demokratik haklarini kullanan göstericilerin derhal serbest birakilmasini istiyoruz.
Avrupa’da yasayan veya yasamak zorunda birakilan insanlar ve bu insanlarin olusturduklari çesitli siyasî örgütler olarak, kendimizi bu sürecin önemli dinamikleri arasinda görmekteyiz. Bu nedenle Türk devletinin geçmisten günümüze uygulayageldigi irkçi, tekçi ve imhaci politikalari veya ekonomik nedenlerden dolayi ülkesinden ayrilmak zorunda birakilmis bütün halklarin ve inanç gruplarinin bu sürece kendi talepleri ekseninde öznel birer güç olarak katilmalarinin tarihsel bir sorumluluk geregi oldugu düsüncesindeyiz.
Sayin Abdullah Öcalan’in 2013 Newroz çagrisiyla tarihsel bir baris firsatinin ortaya çiktigina olan inancimizla, baslatilan müzakerelerin sonuç alici bir biçimde yürütülmesi, kalici barisin tesis edilmesi, esitlik temelinde bütün milliyetlerin, inançlarin ve bireylerin hak ve özgürlüklerinin güvencesi olacak özgür, ortak ve demokratik bir gelecegin kurulmasi için birlikte hareket etmeye, kalici bir çözüm ve toplumsallasan bir baris hareketini örmeye, bu amaçla ortaklasmaya karar verdik.
Demokratik çözüm ve baris sürecinin önemli bir asamasinda bulundugumuz bu dönemde, Ankara, Amed ve Brüksel Konferanslariyla, daha sonra gerçeklestirilecek olan Güney Kürdistan Konferansinin ortaklasmayi kalicilastirmak ve ortak mücadeleyi örmek için esgüdümlü çalisma içerisine girmeleri gerektigi inanciyla, konferansimizin baris ve demokrasi için tarihsel sorumlulugunu üstlenecegini ve bu ugurda kararli bir tutum ve çaba içerisinde olacagini tüm coskumuz ile ilân ediyoruz. Bu vesile ile öncelikle Ankara ve Amed konferanslarinda alinan kararlara, sonuç bildirilerine katiliyor ve sahipleniyoruz.
Avrupa’da yasayan bizler, Avrupa devletlerinin Türkiye topraklarinda sürdürülen demokrasi ve özgürlük mücadelesine karsi tutumlarini yakinan biliyoruz. Bu ülkeler geçmisten bu yana Kürtler ve Kürt sorununa, bölgeye yönelik çikarlari ve bölgeye yönelik gözettikleri dengeler isiginda yaklasmistir. Türkiye devletinin terörle mücadele adi altinda aldigi kararlar, hazirladigi stratejiler, Avrupali emperyalistler tarafindan da oldugu gibi üstlenildi. Türk devletine her türlü askeri, istihbarat, siyasi ve askeri destek sunuldu. Bu nedenle, yasadigimiz Avrupa devletleri de fiili olarak 30 yildir sürüp gelen savasin bir tarafi oldu. Ulusal kimlik arayisinda olan Kürtler, onlarin örgütleri ve sisteme muhalif diger örgütleri potansiyel suçlu ilan ederek, keyfi baskilar ve yasaklamalar, terör listeleri olusturdu. Türk hükümetleri ise; Avrupa devletlerinden aldigi bu destekle de, Türkiye’de halklara, emekçilere yönelik sürdürdügü antidemokratik uygulamalari ve politikalari Avrupa’da yasayan göçmenler içerisine de tasimaya çalisiyor. Göçmenlikten kaynakli sorunlari da suiistimal ederek, irkçi-milliyetçi söylemlerle Türkiye kökenli göçmenleri uyguladigi katliamci politikalara dayanak yapmaya çalisiyor. Göçmenlerin bulunduklari ülkelerdeki toplumsal yasama katilimi engellemek için göçmenleri gettolarina hapsetmeye, alin terlerine el koymaya, Türkiye ve Kürdistanlilari buralardaki yasamina müdahale etmeye, etkiledigi milliyetçi çevreleri kiskirtarak, Türk-Kürt, Alevi-Sünni kutuplasmasini buralara da tasimaya çalisiyor.
Bu çerçevede:
1- Konferansimiz, müzakere sürecinin kesintisiz sürdürülmesi ve kalici bir barisa ulasmasi için çogulcu, esitlikçi ve özgürlükçü bir demokrasinin bütün kurumlariyla olusturulmasinin, bütün milliyet ve inanç gruplarinin anayasal güvenceyle esit haklara kavusturulmasinin ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Sarti temelinde ülke genelinde demokratik özyönetimlerin kurulmasinin bir zorunluluk oldugu inancindadir. Demokratiklesmenin gerçeklestirilmesi ve barisin tesis edilmesinin, kopmaz bir bütünsellik teskil ettigi düsüncesindeyiz.
2- Ancak, baris ve demokratiklesme sürecinin karsilikli güven içerisinde ilerleyebilmesi açisindan ortaya çikan sorunlar nedeniyle kaygili oldugumuzu vurguluyoruz. Üç asamali eylem planin birinci asamasinin ateskes ve gerilla güçlerinin çekilmeye baslamasiyla sonuçlandigi halde, halen ikinci asamaya geçilmemis olmasi ve bilhassa Gezi Parki direnisleri çerçevesinde daha da açiga çikan hegemonyaci ve otoriter siyaset anlayisinin ciddî sorunlar yarattigi düsüncesindeyiz. Ivedi bir gereksinim olan karsilikli güveni saglayacak adimlarin tek tarafli kalmamasi, demokratik çözüm ve baris sürecinin güçlendirilmesi için yasal-anayasal süreç olarak adlandirilan ikinci asamanin vakit kaybetmeden baslatilmasi için, AKP hükümeti ve TBMM sorumluluklarini yerine getirmelidir.
3- Gelinen asamada müzakerelerin sonuç alici bir biçimde sürdürülebilmesi ve genisletilebilmesi için, Sayin Abdullah Öcalan’in saglik, güvenlik ve özgürlük kosullarinin saglanmasi ve TBMM, kamuoyu ve farkli toplumsal kesimleri temsile yetkili heyetlerle iletisime geçebilmesi, olmazsa olmaz bir zorunluluk hâline gelmistir. Konferansimiz, AKP hükümetini bunlarin gerçeklestirilmesi için gerekli olan tüm adimlari en kisa zamanda atmaya çagirmaktadir.
4- Ortaya çikan tarihsel baris firsatinin halklar lehine kullanilabilmesi ve müzakere sürecinin toplumsallasmasi için demokratik siyasetin önü açilmalidir. Bunun için AKP hükümetini, demokratik siyaset önündeki bütün engelleri (Siyasi Partiler ve Seçim Kanununun demokratiklestirilmesi, seçim barajinin kaldirilmasi vb.) kaldirmaya, ifade, örgütlenme, toplanti, gösteri, basin ve yayin özgürlüklerini kisitlayan tüm tedbirleri sonlandirmaya, herkesin anadiliyle egitim gördügü, hayatin her alaninda anadiliyle yasadigi ve herkesin inanciyla yasadigi demokratik ortami saglamaya davet ediyoruz.
5- Bu çerçevede Türkiye Cumhuriyeti devletinin altina imza koydugu BM Sarti, Insan Haklari Evrensel Beyannamesi, Avrupa Insan Haklari Konvansiyonu gibi uluslararasi sözlesmelerin gereklerini yerine getirerek, insan haklari ihlallerini sonlandirmaya, hukukun üstünlügüne, denge ve denetim mekanizmalariyla güçlendirilmis kuvvetler ayriligi ilkesine uygun davranmaya, basta Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Sarti ve Çocuk Haklari Sözlesmesi, BM’nin Kadinlara Karsi Her Türlü Ayrimciligin Önlenmesi Sözlesmesi CEDAW olmak üzere, temel hak ve özgürlüklere dair tüm uluslararasi sözlesmelerdeki çekinceleri vakit geçirilmeksizin kaldirmaya; insan ve doga haklari ile ilgili diger sözlesmeleri de imzalanmaya davet ediyoruz.
6- Basta hasta ve çocuk tutsaklar olmak üzere, tüm siyasî tutuklularin en kisa zamanda serbest birakilmalarini saglayacak yasal düzenlemelerin ivedilikle ele alinmasini ve uygulamaya sokulmasini talep ediyoruz. Bununla baglantili olarak, Avrupa’da sayilari on binleri asan darbelerin ve kirli savasin magduru sürgünlerin ülkelerine bütün yurttaslik haklarinin iade edildigi özgür bireyler olarak geri dönebilmelerinin saglanmasi için, hükümeti ve TBMM’ni gecikmeden gerekli yasal düzenlemeleri karar altina alip, uygulamaya sokmaya çagiriyoruz.
7- Konferansimiz bilhassa TBMM’nde temsil edilen siyasî partileri gerekli olan bütün reform yasalarinin karar altina alinip uygulanmasi, demokratiklesmenin hizlandirilmasi ve müzakere sürecinin sonuç alici bir biçimde sürdürülebilir kilinmasi için, barisin ruhuna uygun çalisma temposunun, siyaset tarzi ve dilinin TBMM’nde hâkim kilinmasina katki sunmaya çagiriyor; darbe anayasasinin lagvedilip, toplumsal kesimlerin de katilimiyla yeni ve demokratik bir anayasanin hazirlanmasini saglamaya davet ediyoruz.
8- Konferansimiz yeni Anayasa çalismalari kapsaminda ibadethanelerin anayasal güvence altina alinmasini ve asimilasyon politikalari çerçevesinde Alevi, Asuri-Süryani, Ermeni ve Ezidi köylerine zorla cami yapma uygulamasina son verilmesini talep etmektedir. Yeni anayasa, devleti seküler anlamda tanimlamali, bu kapsamda Diyanet Isleri Baskanligi lagvedilmelidir, zorunlu din dersleri uygulamasina son verilmelidir. Ayrica el konulan ibadethaneler inanç gruplarina iade edilmelidir. Alevilere hakaret tasiyan üçüncü köprüye Yavuz Sultan Selim adinin verilmesinden vazgeçilmelidir.
9- Konferansimiz, özgür ve ortak gelecegin ancak geçmisimizle yüzlesildigi takdirde insa edilebilecegi gerçeginden hareket etmektedir. Ermeni, Asuri-Süryani, Ezidi ve Dersim Soykirimlari, Maras, Çorum, Sivas, Gazi ve Roboski basta olmak üzere tüm katliamlarla, faili meçhul cinayetlerle, kayiplarla ve soykirimlarla yüzlesmenin, ortak cografyamizda insanliga karsi islenen bütün suçlarin zaman asimi olmaksizin ortaya çikarilip adaletin saglanmasinin, demokratiklesme ve kalici baris için vazgeçilmez bir önkosul olduguna inaniyoruz. Konferansimiz bu bilinç ile geçmisle yüzlesmek, hakikatleri ve sorumlulari ortaya çikarmak, adaleti saglamak için her türlü çabayi gösterecegine ve üzerine düsen her görevi yerine getirecegini beyan eder.
10- Tüm farkliliklarimiza, degisik inanç ve dünya görüslerimize ragmen, demokratiklesmenin saglanmasinin ve kalici barisin tesis edilmesinin halklarimizin ezici çogunlugunun çikarina olduguna inanmaktayiz. Ayni zamanda baris ve demokrasinin sadece Türkiye Cumhuriyeti için bir gereksinim olmadigini bilmekteyiz. Konferansimiz, baris ve demokrasinin, basta bölgemiz ve dört parçasi ile Kürdistan olmak üzere, tüm Ortadogu için vazgeçilmez bir gereksinim oldugu inanci ile AKP hükümetini komsu ülkelere yönelik müdahaleci ve tehditkâr politikalara son vermeye çagirir.
11- Ayni sekilde, basta içerisinde yasadigimiz Avrupa ülkelerinin yönetimlerini, Avrupa Birligini ve uluslararasi toplumu BM Sartina uygun davranmaya davet eder. Rojava Kürtlerinin ve Suriye halklarinin yasadiklari acilari yüreklerinde hissedenler olarak, onlarla dayanisma içerisinde oldugumuzu belirtir, her türlü müdahaleye karsi oldugumuzu ilan ederiz. Suriye halklarinin özgür, esit, demokratik ve barisçil bir gelecegi kurabilmeleri için her daim yanlarinda oldugumuzu belirtir, her türlü müdahaleye karsi oldugumuzu ilan ederiz.
Avrupa devletlerinin Türk devletine sundugu askeri ve istihbarat destegine son verilmeli, silah satislari derhal durdurulmalidir. Paris katliaminin sorumlulari açiga çikarilmalidir. Türkiyeli ve Kürdistanli politik çalisma sürdüren kurumlar üzerindeki yasaklar kaldirilmali ve bundan dolayi tutuklananlar serbest birakilmalidir.
Bu süreci hizlandirmak için biz Avrupa’da konferans katilimcilari olarak:
12- Konferans katilimcilari olarak kendimizi baris ve demokrasi sürecinin bilesenleri olarak görmekteyiz. Görevimizi sadece müzakere sürecini izlemekle sinirlandirmiyor, sürece müdahil özne olarak katilacagimizi, baris ve müzakere sürecinin toplumsallasmasi, konferans bilesenlerinin ötesinde daha genis kesimlerin bu mücadeleye katilmalarinin saglanmasi ve Avrupa’daki demokratik kamuoyunu bilgilendirip, kalici barisa katki sunmalarini saglamak için çalismaya basladigimizi demokratik kamuoyuna duyuruyoruz.
13- Konferans bilesenleri olarak Avrupa’daki bütün Türkiye ve Kürdistan kökenli insanlara, bu insanlarin olusturduklari kurum ve kuruluslara Türkiye’deki esitlik, adalet ve demokratiklesme mücadelesini birlikte sürdürme, baris ve çözüm sürecine birlikte müdahil olma çagrisini yapiyoruz. Bu baglamda farkli görüslere açik oldugumuzu vurguluyor, farkliliklarin güvence altina alinmasinin ise, tüm magdurlarin birlikte hareket etmeleriyle olanakli olacagini düsünüyoruz.
14- Konferans bilesenleri olarak baris, çözüm ve demokratiklesme için ortak taleplere ve yaklasimlara sahip oldugumuzu ve bunlari gerçeklestirecek mücadelede ortaklastigimizi beyan ediyoruz. Buradan hareketle Konferans bilesenleri olarak, baris ve demokratiklesme sürecinin, yürütülen müzakerelerin toplumsallasmasi mücadelesini genisletme ve gelistirme; esitlik, özgürlük, emegin hak arayisi ve ekolojik adalet mücadelesini demokrasiyle taçlandirma kararliligini ortak ve güçlü irademiz olarak ilân ediyoruz.
15- Konferansimiz 21. yy. en temel sorunlarindan birisinin cins çeliskisi oldugu tespitinden hareketle, toplumsalligin en dinamik parçasi ve kurucu aktörü olan kadinin durumunun toplumdan ayri ele alinamayacagina dikkat çeker. Kadina yönelik her tür müdahale ayni zamanda topluma yapilmis bir müdahaledir. Konferansimiz kadina yönelik her türlü saldirinin karsisinda oldugunu ilan eder. Toplumsal cinsiyet esitligi temelinde, kadinin özgün ve özerk yapisiyla, farkliliklarla birlikte esitlik ilkesi temelinde toplumsalligin her kademesine esit katilma kararliligini benimser.
16- Konferansimiz, Avrupa’da yasayan Kürdistan ve Türkiye kökenli insanlarin çok farkli kesimlerini bir araya getirerek, çözüm, baris ve demokratiklesme yönünde güçlü bir irade olusturmustur. Bu nedenle Konferansimiz, kalici barisin tesis edilmesine katki sunmak, ortak demokratik gelecegin insasina katilmak için asagidan yukariya dogru bir baris mücadelesini örgütlemeyi öncelikli görevleri arasinda görmektedir.
Konferansimiz, hedefledigi çalismalari yürütmek için bir Meclis örgütlenmesine gitmeyi kararlastirmistir. Ayrica Meclise bagli olarak çalisacak Hakikat, Adalet ve Yüzlesme Komisyonu, Avrupa kamuoyuna yönelik çalisma komisyonu, Halkla Iliskiler Komisyonu, Hukuk, Yol Temizligi ve Yeni Anayasa Komisyonu, Kadin Özgürlük Komisyonu ve Gençlik Komisyonu kurulmasini karar altina almistir.
Kalici bir baris, çogulcu, esitlikçi ve özgürlükçü bir demokrasi ve ortak demokratik gelecegimizin insasi için baris, demokrasi ve emekten yana her kisi ve kurumu ortaklasmaya davet ediyoruz. Sorumluluklarimizin bilincindeyiz, onurlu ve adil bir baris için görevlerimizi üstlendigimizi halklarimiza ve kamuoyuna ilân ederiz.”